2006-2007 Beşiktaş

Fanatik

Yeni bir yıl, yeni umutlar... Taraftarın aklında, dilinde, tezahüratlarında hep aynı şey var: Lig şampiyonluğu... Bazı şeyleri çok abartıyoruz... Örneğin Delgado. Basel’den geldi ancak herkes bir Messi bekledi.

Zeynep Dizdar’ın, “İlle de sen, sen...” diye başlayan şarkısı gibi. Beşiktaşlı ‘Lig diyor başka birşey demiyor. Beşiktaş 2006 yılını büyük sarsıntılar ile geçirdi. Önce hoca değişikliği ile gündeme geldi. Daha öncekilerde olduğu gibi Jean Tigana’da, “Bu takımı ben kurmadım” diyerek işe transferden başladı. Takım adeta baştan yaratıldı ama gelinen noktadan kimse memnun değil.

Oysa, bu kadar kısır döngü içinde geçen sezona rağmen Kartal müzesine iki kupa koydu. Önce İzmir’de Fenerbahçe karşısında Türkiye Kupası’nı kaldırdı. Ardından ilklerin takımı olduğunu birkez daha gösterircesine Frankfurt’ta bu kez Galatasaray’dan Süper Kupa’yı kopardı.

Beşiktaş’ın finallerde ezeli rakiplerini yenerek aldığı iki kupa günlük başarı olarak görüldü. Ligde alınan sonuçlar, kupa başarılarına gölge düşürdü!

Transferler sancılı

Yapılan transferlerin takıma katkısı aslında normal. Zira, millet olarak abartıyı çok sevdiğimiz için, her geleni dünya yıldızı olarak lanse ettik. Mesela bir Delgado alındı, kıyamet koparıldı. Sanki Barcelona’dan Messi gelmiş...
Altını birkez daha çizelim.

Türkiye’ye gelen yabancılar üçüncü sınıf oyuncular. İster kabul edelim, ister etmeyelim durum bu. Çünkü gerçek dünya yıldızlarının maliyeti kulüplerimizin yıllık bütçeleri gibi. Kaldı ki bu paralar ödense bile gelmezler.

Bu kandırmacadan başta taraftarların kurtulması lazım. Lazım ki, maçlara, şunu aldık bunu aldık, önümüze gelene 3, gidene 5 atarız mantığı ile şartlanmasın.

Delgado, çok gerçekçi bir oyuncu. Yetenekli, kişilikli.. Arjantinli, ilk günden beri hep şunu diyor, “Ben tek başıma bir hiçim. Takımı sırtlayamam. Kurtarıcı değilim. Ancak ekip içinde çok önemli görevler üstlenirim...” Gerçeğe baktığımızda; Ricardinho, Nobre, gençlerden Burak, Serdar ve diğerleri için de aynı şeyleri söylemek en doğrusu.

Düne bakıp geleceği okumak

‘Geçmiş geleceğin aynasıdır’ derler. Artık Beşiktaş’a düşen bu tezi çürütmek! Öncelikli olarak Tigana ile Beşiktaş’ın mayası tutmadı. Bu bir gerçek. Öyle ki, başkan Lucescu’yu geri getirmek için yoğun çaba sarfetti. Yerlilerden Samet Aybaba ve Mustafa Denizli hatta Ertuğrul Sağlam isimleri hep gündemde. Yönetimin önce bu sorunu çözmesi lazım. Ama nerede...

Zeki Johnson, Sinan Fox!

Beşiktaş Yönetimi Fransız hoca ile öyle bir sözleşme yapmış ki elini kolunu bağlayıp esir düşmüş! Hani derler ya atsan atamazsın, satsan satamzsın diye. Kulüpte ise mali durum ortada. Hem gidene tazminat, hem de gelene ödeme yapmak akıl karı değil. Bunun için Tigana’yı istifa ettirmek için inanılmaz bir yöntem deneyip istifaya zorladılar. Trajikomedi.

Ve yardımcı antrenör Zeki Önatlı ile tercüman Sinan Serhatlıoğlu görevden alındı. Yani futboldaki başarısızlığın faturası bu iki isme kesildi.

Serhatloğlu, bir dönem Lucescu’nun tercümanlığını ardından da, menacer futbolcu olarak görev yapan Tayfur’un yardımcılğını üstlendi. Son görevindeki alışkanlıklarını bırakmayıp oyuncuların, özel işlerine kendini kaptırdığı için kendisini eleştirmiştim. Herşeye rağmen Sinan tercümanlık işini iyi yapıyordu.

Fransızcayı ana dili gibi biliyor ve birebir çeviriyordu. Sonuçta Tigana, söylediklerini inkar edince işinden oldu. Yani arkadan vuruldu. Yazık. Söyleyen baştacı, çeviren tu kaka.Bir o kadar da yönetimin ayıbıdır bu olay.
Zeki ise göstermelik duruyordu.

Çünkü Tigana işine, sahaya kimseyi karıştırmıyordu. O görevde Mourinho gelse fark etmez. Ancak asıl icraatın içinde olan Guy Stephan ile, takımın yüzde 90’nına adale sorunu yaşatan kondüsyoner Trouble’e dokunamadılar. Çünkü onlar yabancı.
Şundan eminim; isimleri, Sinan Fox ve Zeki Johnson olsalardı bu hakszılığa uğramazlardı.

Ah almaya çok inanırım. Beşiktaş’ta çok kişinin ahı alındığı için, beklentilerin gekçekleşmediğini düşünüyorum. Buna son örnek Sinan ve Zeki’dir.

Aksu-Tigana nerede?

Oysa esas sorumlular Murat Aksu ve Jean Tigana’dır. Transferi birlikte yaptılar. Futbolun tüm ipleri bu ikilinin elinde. Daha önce başarısızlığın yüklenip el çektirilen Kıvanç Oktay’ın daha da önüne geçmelerine rağmen kendilerini sorgulamadılar. Bu ikiliye hesap soran da olmadığı için durum net değil, flu.

Yeni yıl ne getirir?

Yönetim kanadına baktığımızda tek gündem kongre. Herkes acaba, yeni listede yer alacak mıyım düşüncesinde. Muhalefet sınıfta kaldı. Beşiktaş gibi bir kulüpte şartlar ne olursa olsun başkan adayı çıkmalıydı. Ortaya isimler atıldı. Hüsnü Özyeğin ve Tuncay Özilhan.

Özyeğin kulüpten hep uzak kalmış. Yapısını, işleyişi bilmiyor. Gönlünde kalmış Beşiktaş. Özilhan ise Beşiktaşlı olmasına rağmen, Galatasaray ve Fenerbahçe stadında özel loca almış. Beşiktaş’ta yok. Bunu röportajında açıklamış. Bu kulüplerle ticarı ilişkisi varmış. Olabilir. Bunlara bir de Beşiktaş karşısında basketbol takımını sahadan çekme teşebbüsü eklenince, beklentiler havada kaldı.

Ve Fikret Orman. Orman artık bir daha aday, ya da başkan olamaz. İnandırıcılığnı kaybetti. Bir aydan beri aday olacağım, olmayacağmı diye milleti oyaladı. Sadece laf üretti, icraat sıfır. Oysa bu işi götürecek kadro kurup, ‘Cesur yürek’ olmalıydı. Yazık etti!

Neden olmasın

Türkiye’nin en iyi kadrosuna sahip Beşiktaş’ın, 8 puan geride olmasına rağmen şampiyon olabileceğine inanıyorum. Kupayı da kaldırması söz konusu. Ama bu teknik heyete güvenim sıfır. Eğer Beşiktaş hala zirveye yakınsa, kupada şansı varsa bunu rakiplerine bağlı. Çünkü, Fenerbahçe, Galatasaray çok puan kaybetti. Trabzon dibe vurdu. Sürpriz yapan Vestel istikrarsız.
Bırakın başka hocaları.

Takımın başında malzemeci Ünal olsaydı, Koray’ı sağ açık, Burak’ı sol, Akın’ı sağ da oynatmazdı. Hele Ricardinho’yu sol çizgiye, Kleberson’u defansa hapsetmezdi. Hiç şans vermediği İbrahim Kaş’a, Leverkusen karşısında kurtarıcı olarak bahsetmezdi.

Zico, sahasında Bursa’ya yenildikleri maçın ardından, “Tüm sorumluluk bende” dedikten sonra Fenerbahçe’nin rengi değişti. Ama Tigana, aynaya bakmadı hiç. Oyuncuları, basını, taraftarı, hakemleri suçladı. Bu arada haklı olarak tepki alıp sorumlu tutulan Tigana’nın ardından oyuncular rahat. Hep ikinci plana düştüler.

Başkana kalmış

İşin özeti bu. “Fenerbahçe’nin 100. yılında şampiyon olacağız” diyen Demirören bu düşüncesinde ciddi ise, yumruğunu masaya vuracak. Bunu, ben değil Onursal Başkan Süleyman Seba diyor. Görünen o ki başkan radikal karar almaktan uzakta. İstikrar istiyor belli.

Ama istediği kadar tesisleşme, amatörler, idari ve kurumsallaşmadaki çıkışları sürdürsün kimse konuşmaz. Çifte kupadan bile tatmin olmayan camia, lig şampiyonluğu kaçında ipini çeker!

Yeni oyuncu, yeni sorun

Ara transfer bu takıma bir şey vermez. Gümdemdeki isimler dışında ekstra biri olursa ayrı. Önce eldekilerin verimli kullanılması lazım. Delgado, Kleberson, Nobre, Gökhan’lar, İbrahim’ler.. Bunlar yeter. Giunti bu konuda ki tek örnektir. Ama o dönem takımda taşlar yerine oturmuştu.

O da üstüne koydu. Bu unutulmamalı. Ve de Ankaragücü maçı. Seçimin hemen ardındaki seyircisiz oynanacak maçta kupanın dışında kalınırsa, kongre de iptal olur, Beşiktaş’ta!.. 2007’nin ilk ayı, Kartal’ın bir yılına damga vuracak.
Hadi hayırlısı!

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın

  Ana Sayfaya Dön
Karakartal Anasayfasına Dön